Akçaburgazlı Yekta'nın Mahkeme Kararını Aldığında Söylediği Mezmurdur

Önce onların yanında çok iyi yüz gördüm. 
Beni kapıdan karşılayıp ağırlarlardı. 
Sofralarına konuk ederlerdi. 
Onlar iki kişiydi ben birdim. 
Bana elmadan sıkılmış soğuk sular sunarlardı. Kapılarını kapım bellemiştim. 
Evlerinde oturacak yerim vardı. 
Önce onların yanında çok iyi yüz gördüm. 
Evleri gürültülü şehirden iki bin ayak uzaktaydı. 
Tahtadan yapılmıştı. 
Beni kapıdan alırlardı, -hoş geldin- derlerdi, onları sevindirirdim. 
Birlikte yaşıyorlardı, çocuksuzdular. 
Birinin adı Gülbeyaz'dı, o kadındı, öbürünün adı Sinan'dı, o erkekti. 
Ben otuzunda Yekta'ydım, 
Akçaburgazlıyım, oradan geldim, 
Herkes bir yerlidir çünkü, Ben, Yekta bunu pek hoş buluyordum. 
Sonra az ışıklı odalarına çıkardık. Bana yeniden -hoş geldin Yekta, bizi 
sevindirdin senin yanında birçok şeyleri hatırlıyoruz- derlerdi. Serin 
örtülü minderlere oturmak için ayakta dururduk. Beklerdik, Perdeleri 
beyaz nakışlı olurdu. Halıları bütün odanın döşemesini usulca mor mor 
örterdi. Patlıcan örnekleri ve turuncu güneşler vardı üstünde. 
Birden hepimizin aklına o denizler gelirdi. Ayakta durmayı istemezdik. Serin 
örtülü minderlere otururduk. 
Bana -serin örtülü minderlerimizin üstüne otur- derlerdi. 
Bana elmadan sıkılmış soğuk sular sunarlardı. Evlerinde oturacak yerim vardı. 
Tütün sunarlardı. 
Bir dinlenme zamanı kadar birbirimizi duyardık. Alışmak için zorluk çekmezdik. 
Çünkü karşıt yerlerimiz kalmamıştı bilirdik. Girintilerimiz çıkıntılarımız 
uygundu. Sussak da ses çıkarmazdık. 
Karanlık her yere girerdi. Çünkü her yerde gece olur, Ben, Yekta bunu pek hoş 
buluyordum. 
Karanlık, serin örtülü minderleri sarmalayan az ışıklılığı altedemezdi. Çünkü 
biz öyle bellemiştik. Halı da az ışıklı kalırdı, onun güneşleri, 
patlıcanları da, minderlerin serinliği de. Az ışık, bizim, yani onların ve 
benim, Yekta'nın, kaçtığımız yer değildi. Birbirimizin ışıktan kaçıracak 
yerlerimiz yoktu. Az ışıkta da çok ışıkta da değişmezdik. Hep tıpkı 
kalırdık. 
Orda buluşmayı severdik yalnız. 
Sarı bir kuşları vardı. 
Adına kanarya derlerdi. Küçük bir kafeste odayı doldururdu. 
«Ama ben onların ölümlü, yanılgan insan, 
Geçen ve
..........
..........
 

Turgut Uyar

  • Yorum yapmak için lütfen üye olunuz!!!