Fakir Bir Şimal Kilisesinde Şeytan İle Rahibin Macerası

İlkönce yağmurla 
sonra birdenbire açan güneşle başlamıştı sabah. 
Henüz ıslaktı asfaltın solundaki tarla. 
Harp esirleri çoktan iş başındaydılar. 
Topraktan nefret duyarak 
— halbuki köylüydü birçoğu — 
tıraşlı ve korkak 
çapalıyorlardı patatesleri. 
Suluboya, solgun resimleri hatırlatıyordu insana 
köy kilisesinden gelen çan sesleri.

Pazardı. 
Kilisede erkeklerin hepsi ihtiyardı 
kadınların değil, 
içlerinde büyük memeli kızlar, 
ve sarı saçlarına ak düşmemiş anneler vardı. 
Maviydi gözleri. 
Başları önde, 
kalın, kırmızı ve harap parmaklarına bakıyorlardı. 
Terliydiler. 
Haşlanmış lahanayla günlük kokuyordu. 
Kürsüde muhterem peder 
«beyannameyi» okuyordu, 
— gözlerini gizleyerek —. 
Renkliydi pencere camlarından biri. 
Bu camdan içeri giren güneş 
duruyordu genç bir kadının bembeyaz ensesinde 
eski bir kan lekesi gibi. 
Ve hiçbir zaman 
doğurmamış olan 
göğüssüz ve kalçasız bir Meryem'in kucağında bir çocuk: 
başı öyle büyük 
o kadar inceydi ki kıvrılmış bacakları 
hazin ve korkunçtu. 
Önlerinde kandil yanıyordu 
eski 
sert 
ve boyalı tahtayı aydınlatıp...

İki adam boyundaydı tahta heykel. 
Şeytan saklanmıştı arkasına 
— kaşları çekik, sakalı sivri, 
Mefistofeles olması muhtemel, —- 
ve âlim bir tebessümle 
dinliyordu muhterem pederi. 
«— Avrupa'nın bekası, 
(okuyordu beyannameyi muhterem peder)
Avrupa'nın bekası için harbediyoruz.»

Dinliyordu Şeytan 
sivri sakalında keder 
ve âsi ve selîm aklına 
dayanılmaz bir ağrı vermekteydi yalan.

Okuyordu rahip: 
«— Avrupa milletleri el ele verip 
harbediyoruz, 
ve mutlak imha edeceğiz 
medeniyet için tahripçi bir unsuru.»

Şeytan bir parça yana itti Meryem'in heykelini 
ve havada sihirle efsun alâmetleri daireler çevirip 
kaldırdı elini 
rahibe doğru 
— etsizdi, uzundu bu el, 
hakikat gibi, kemikli ve kuru —.

Ve ne olduysa o anda oldu işte. 
Renkli camın altındaki kadın 
çırılçıplak göründü kıpkırmızı güneşte. 
Memeleri ağırdı 
ve sarı ipek gibi parlıyordu karnının altında tüyler. 
Düşürdü kâadı muhterem peder 
ve Şeytan'ın iğvasıyla hakikati bağırdı: 
«— Karşı koymak günü geldi en büyük tehlikeye. 
Harbediyoruz, 
fuhşun bekası için, 
kerhane kapıları kapanmasın diye. 
Ve sen orda, arkada 
içinde beyaz entarisinin ..........
..........

 

Nazım Hikmet Ran

  • Yorum yapmak için lütfen üye olunuz!!!